Diyebilirim ki Türkiye'deki İslamcıların en büyük hayal kırıklığı, hüsranı İran'dır. Biz masum, saf, romantik devrimcilerdik, onlar da her türlü Acem oyununu bilenler olarak bizi kandırmış, tarihi bir kazık atmıştı.[4]
Suudi Arabistan ile İran arasında yaşanan çelişki aslında mezhep çelişkisi değil. İran'ın yayılmasına karşı Suudi Arabistan'ın verdiği bir savunma refleksi. İkisinin arasındaki rekabet İran'ın yayılma ve tehditlerinin yüzünden çıktı. Suud Rejimi de geleneksel düzeni savunma refleksini gösterdi. Bu anlaşılabilir bir durum. Ama İran'ınki yayılma ve saldırganlıktır. Bunu da sadece Suudi Arabistan'a karşı değil İran'ın bütün bölgedeki tavrında görebiliyoruz. Bu tavır İran tarafından hem Türkiye'ye hem de bütün bölge ülkelerine karşı yapılıyor.[5]
Bravo! Pek çok yetenekli yönetmenine ülkede yaşama ve çalışma izni vermeyen İran yönetimi, şimdi bir diziyi engelliyor çünkü bir dizi karakterinin mağduriyetine ve rehabilitasyon sürecine şahit olan izleyiciler üzülüp empati kurarsa birkaç kadının hayatı kurtulabilir! İçinde nükleer kelimesi geçen cümlelerle tüm dünyaya kafa tut, sonra bir kitaptan, gazeteden, filmden, diziden, karikatürden, eşcinsellikten, kadından bu denli kork! Ne kadar tanıdık.[9]
↑Kemal Öztürk. "Bizim İran'la hikayemiz". Yeni Şefak. Erişim tarihi: 21 Ocak 2016.Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
↑Beren Saat (15 Mayıs 2015). "Ne kadar tanıdık..."Cumhuriyet. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2017.Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)